Akıllı şehir nedir? Akıllı şehirler ile sürdürülebilir şehirler arasındaki farkı nasıl tanımlarız? Gelecekte nasıl şehirlerde yaşayacağız? Mega şehirlerin sayısı artacak mı yoksa, daha küçük, birbirine bağlı şehir merkezleri mi ağırlık kazanacak?
Bu sorular, özellikle de kentsel dönüşüm sürecinden geçmekte olan ülkemiz açısından çok önemli. Cevapları, Novusens İnovasyon ve Girişimcilik Enstitüsü Kurucusu Berrin Benli’den aldık. Benli’nin cevaplarına geçmeden önce Novusens İnovasyon ve Girişimcilik Enstitüsü’nü yakından tanımakta fayda var.
Ankara merkezli Novusens, yüksek teknolojilerdeki inovasyon politikalarını ve stratejilerini tasarlayan, uygulayan, teknolojinin ilerlemesine katkıda bulunmaya çalışan, ekonomik büyümeyi artırmak için yeni fırsatlar yaratmaya odaklanan, yaşam kalitesini artırmak için geleceği şekillendirecek inovatif modeller üzerinde çalışan bir düşünce kuruluşu. Berrin Benli, akıllı şehirler kavramının dünyada birden fazla tanımı olduğunu ama her bir tanımın ortak bir felsefede birleştiğini söylüyor.
İngiliz Standartları Enstitüsü (BSI)’a göre akıllı şehirler, vatandaşlarına sürdürülebilir, refah seviyesi yüksek ve katılımcı bir gelecek sunmak için etkin olarak entegre edilmiş sayısal ve beşeri sistemlerden oluşuyor. Akıllı Şehirler Konseyi (Smart City Council) akıllı şehirleri, bilgi ve iletişim teknolojilerini şehrin yaşanabilirliğini, çalışılabilirliğini ve sürdürülebilirliğini sağlamak için kullanan şehirler olarak tanımlıyor.
Akıllı demek; dijital, çevreci, sürdürülebilir ve daha fazlası demek
Avrupa Birliği’nin akıllı şehir tanımı ise, “geleneksel hizmetlerin ve ağların, sayısal ve telekomünikasyon teknolojilerini kullanarak, yaşayanların ve işyerlerinin fayda sağlayacağı şekilde daha verimli hale getirildiği yerler” şeklinde.
Tüm bu tanımların ötesinde, Berrin Benli’ye göre, akıllı şehirler kavramının en kapsayıcı tanımı Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) Başkanı Faruk Eczacıbaşı’na ait: “Sınırlı kaynaklarını daha etkin, daha verimli kullanmak için bilgi ve iletişim teknolojilerine yatırım yapan, bu yatırımlar sonucunda tasarruf eden, bu tasarrufl a sağladığı hizmet ve yaşam kalitesini yükselten, doğada bıraktığı karbon ayak izini azaltan, çevreye ve doğal kaynaklara saygılı, tüm bunları yenilikçi ve sürdürülebilir yöntemlerle yapan şehirler.”
Aslında, “akıllı şehir” kavramı bilgi şehri, diijital şehir, düşünebilen şehir, ağ şehir, çevreci şehir, yetenekli şehir, sürdürülebilir şehir gibi tüm benzer özellikleri içeriyor.
“Akıllı şehirlere dönüşüm yolculuğunda, teknolojinin rolünün kolaylaştırıcı olduğunu ve kesinlikle amaç değil araç olduğunu unutmamak gerekiyor” diyen Benli, Universidad del Desarrollo Üniversitesi’nde Girişimcilik, Sürdürülebilirlik ve Akıllı Şehirler konusunda Yardımcı Profesör olarak çalışan Boyd Cohen’in Akıllı Şehir Modeli’ne gönderme yapıyor. Bu modele göre akıllı şehirler 3 evrim geçirmiş:
“Akıllı Şehir 1.0 Modeli”, büyük çokuluslu teknoloji sağlayan şirketlerin liderliğinin baskın olduğu şehir modellerini içeriyor. İlk geliştirilen akıllı şehirler bu modelde olduğu için, akıllı şehir kavramı hep teknoloji kavramıyla eşleştirilmiş. “Oysa ki teknoloji, yaşadığımız şehirlerdeki yaşam kalitemizi artırmak için sadece bir araç” diyor Benli.
Cohen’in “Akıllı Şehir 2.0 Modeli”, teknoloji şirketlerinin değil, yerel yönetimlerin sahipliğinde yürütülen modelleri tanımlıyor. Bu model, belediyelerin, vizyoner belediye başkanları ve şehir yöneticileri ile birlikte, şehirlerinin geleceğinin ne olması gerektiğine, akıllı teknolojilerin ve inovasyonun rolünün nasıl bir rol oynayacağına karar verdikleri bir süreci içeriyor. “Bu modelde şehir yöneticileri, şehrin yaşam kalitesini artırmak için teknoloji desteğine odaklanıyorlar. Barselona, Singapur ve Rio dünyada bu modeli uygulayan güzel şehir örneklerinden” diye ekliyor Benli.
Cohen’e göre, “Akıllı Şehir 3.0” modeli ise vatandaş katılımlı bir karakteristiğe sahip. Bu modelin en başarılı örneklerinin Amsterdam ve Seul olduğunu söyleyen Benli, “Cohen’in öngörüsü, Akıllı Şehir 2.0 ve 3.0 modellerinin birleşmiş halinin, gelecek için en iyi model olacağı yönünde” diyor.
Türkiye Akıllı Şehirler Stratejisi İnisiyatifi
Bundan beş sene önce Novusens bünyesinde Akıllı Şehir Enstitüsü kurulduğunu söyleyen Benli, enstitünün, yüksek teknolojilerdeki inovasyon politikalarını ve stratejilerini geliştirdiğini, ekonomik büyümeyi artırmak için yeni fırsatlar yaratmaya odaklandığını söylüyor. Enstitü, 2014 yılında, Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) ile birlikte, akıllı şehirler konusunda çalışan tüm kurum ve kuruluşlara referans olması planlanan Türkiye Akıllı Şehirler Stratejisi İnisiyatifi’ni başlatmış. İnisiyatif’in ilk aşamasında “Türkiye Akıllı Şehirler Değerlendirme Raporu” yayınladıklarını ifade eden Berrin Benli, bu raporun, ulaşım, enerji ve su alanlarında ortaya çıkan sonuçlar ile önümüzdeki döneme dair bir yol haritası ortaya koyduğunu söylüyor. Türkiye Akıllı Şehirler Stratejisi İnisiyatifi’nin ikinci aşamasında ise, orta ölçekli şehirlere odaklanıldığını kaydeden Benli, “Şehirlerimizin, sistematik olarak, dijital dönüşüm modeliyle, akıllı şehirlere dönüşmesi için çalışmaya başladık. Çanakkale’nin ‘akıllı şehir’ vizyonuna katkı vermeyi ve akıllı şehre dönüşümünü amaçlayan ‘Aklım Fikrim Çanakkale’ projesinde birinci fazı 31 Mayıs 2017 tarihinde tamamladık. Şehirlerin, şehrin paydaşları ile birlikte geliştirdikleri akıllı şehir vizyonları olması gerekir. Bu yaklaşımı Çanakkale’ye uyguladık” diyor.
Akıllı şehir olmak için….
“Vatandaş herşeyin merkezinde olmalı” diyen Berrin Benli, akıllı şehir olmak için olmazsa olmazları şöyle sıralıyor:
- “Şehirlerin, yerel paydaşlarının üye olduğu ‘Akıllı Şehir Ortak Akıl Platformları’nın kurulması ve kurumların verilerini, veri mahremiyeti ilkeleri içinde açmaları gerekir. Maalesef hala bir kamu kurumu, diğer kamu kurumuyla bile verilerini paylaşamıyor. Ne kadar çok veri paylaşılırsa, şehir çözümleri için o kadar hızlı yol alınmış olur.”
- “Özel sektörün, kamu sektörünün, STK’ların ve akademinin işbirliği içinde çalışması akıllı şehirlerin bel kemiğini oluşturan en önemli özelliklerden biri. Kurumlar arası işbirliği yapamayan şehirlerin akıllı şehir uygulamalarının başarılı olması pek mümkün değil.”
- “Akıllı Şehirler Girişimciliği’ni çok önemli. Bu alan da gelişmeye başladı. Girişimcilerimizin, yaşadıkları şehirlerin sorunlarına yönelik çözümler üretebilmeleri için alt yapıları geliştirmeye çalışıyoruz.”
- “Akıllı Şehirler Konseyi’nin, Yaşanabilirlik, Sürdürülebilirlik ve Çalışılabilirlik olmak üzere üç başlıkta ele aldığı akıllı şehir kavramında olduğu gibi, vatandaşın herşeyin merkezinde olması gerekiyor.”
Mega şehirler, mega koridorlar
Berrin Benli, Frost&Sullivan’ın “Urbanization Trends in 2020: Mega Cities and Smart Cities Built on a Vision of Sustainability” Raporu’nun sonuçlarına dikkat çekiyor. Rapora göre; mega şehirlerde, mega bölgelerde ve mega koridorlarda artış olacak. 2025 yılında, dünya nüfusunun yüzde 60’ından fazlası şehirlerde yaşayacak. Nüfus artışı ve altyapı gelişmeleri şehirlerin sınırlarının hızlı genişlemesine, çevresindeki şehirleri de içine alarak, nüfusu on milyondan fazla mega şehirlerin oluşturmasına neden olacak. 2023 yılında, dünyada, Hindistan, Çin, Rusya ve Latin Amerika olmak üzere gelişen ekonomilerin yüzde 55’inde toplam 30 mega şehir olması bekleniyor. İki veya daha fazla sayıda, birbirine yakın olan mega şehirler, çok büyük mega bölgelerin oluşmasına neden olacak. Benli’nin altını çizdiği bir diğer eğilim de, iki veya daha fazla mega şehri veya bölgeyi birbirine bağlayan mega koridorların oluşumu. Altyapı gelişmeleri, mega şehirleri bağlayan ulaşım koridorları, bu koridorların genişlemesine neden olacak. Benli’nin verdiği bir diğer ilginç örnek de MIT Media Lab direktörlerinden Kent Larson’ın, TEDxBoston’da yaptığı “Responsive Cities” başlıklı konuşmasından. Larson, bir yandan şehirlerin gitgide büyürken, diğer yandan şehir yapılarının da buna uyum sağlaması gerektiğini söylüyor. MIT Media Lab’ın yaptığı bir çalışmaya göre önümüzdeki dönemde, sürdürülebilirlik açısından, şehirlerin 20 dakikada 1 ucundan diğer ucuna yürüyebildiğiniz ve bütün günlük ihtiyaçlarınızı bu yürüme mesafesi içinde karşılayabildiğiniz mahallelerden oluşabileceği öngörülüyor.
Akıllı Şehir 4.0’a hazır mısınız?
Didem ERYAR ÜNLÜ
YAKIN PLAN
didem.eryar@dunya.com
Akıllı şehir nedir? Akıllı şehirler ile sürdürülebilir şehirler arasındaki farkı nasıl tanımlarız? Gelecekte nasıl şehirlerde yaşayacağız? Mega şehirlerin sayısı artacak mı yoksa, daha küçük, birbirine bağlı şehir merkezleri mi ağırlık kazanacak?
Bu sorular, özellikle de kentsel dönüşüm sürecinden geçmekte olan ülkemiz açısından çok önemli. Cevapları, Novusens İnovasyon ve Girişimcilik Enstitüsü Kurucusu Berrin Benli’den aldık. Benli’nin cevaplarına geçmeden önce Novusens İnovasyon ve Girişimcilik Enstitüsü’nü yakından tanımakta fayda var.
Ankara merkezli Novusens, yüksek teknolojilerdeki inovasyon politikalarını ve stratejilerini tasarlayan, uygulayan, teknolojinin ilerlemesine katkıda bulunmaya çalışan, ekonomik büyümeyi artırmak için yeni fırsatlar yaratmaya odaklanan, yaşam kalitesini artırmak için geleceği şekillendirecek inovatif modeller üzerinde çalışan bir düşünce kuruluşu. Berrin Benli, akıllı şehirler kavramının dünyada birden fazla tanımı olduğunu ama her bir tanımın ortak bir felsefede birleştiğini söylüyor.
İngiliz Standartları Enstitüsü (BSI)’a göre akıllı şehirler, vatandaşlarına sürdürülebilir, refah seviyesi yüksek ve katılımcı bir gelecek sunmak için etkin olarak entegre edilmiş sayısal ve beşeri sistemlerden oluşuyor. Akıllı Şehirler Konseyi (Smart City Council) akıllı şehirleri, bilgi ve iletişim teknolojilerini şehrin yaşanabilirliğini, çalışılabilirliğini ve sürdürülebilirliğini sağlamak için kullanan şehirler olarak tanımlıyor.
Akıllı demek; dijital, çevreci, sürdürülebilir ve daha fazlası demek
Avrupa Birliği’nin akıllı şehir tanımı ise, “geleneksel hizmetlerin ve ağların, sayısal ve telekomünikasyon teknolojilerini kullanarak, yaşayanların ve işyerlerinin fayda sağlayacağı şekilde daha verimli hale getirildiği yerler” şeklinde.
Tüm bu tanımların ötesinde, Berrin Benli’ye göre, akıllı şehirler kavramının en kapsayıcı tanımı Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) Başkanı Faruk Eczacıbaşı’na ait: “Sınırlı kaynaklarını daha etkin, daha verimli kullanmak için bilgi ve iletişim teknolojilerine yatırım yapan, bu yatırımlar sonucunda tasarruf eden, bu tasarrufl a sağladığı hizmet ve yaşam kalitesini yükselten, doğada bıraktığı karbon ayak izini azaltan, çevreye ve doğal kaynaklara saygılı, tüm bunları yenilikçi ve sürdürülebilir yöntemlerle yapan şehirler.”
Aslında, “akıllı şehir” kavramı bilgi şehri, diijital şehir, düşünebilen şehir, ağ şehir, çevreci şehir, yetenekli şehir, sürdürülebilir şehir gibi tüm benzer özellikleri içeriyor.
“Akıllı şehirlere dönüşüm yolculuğunda, teknolojinin rolünün kolaylaştırıcı olduğunu ve kesinlikle amaç değil araç olduğunu unutmamak gerekiyor” diyen Benli, Universidad del Desarrollo Üniversitesi’nde Girişimcilik, Sürdürülebilirlik ve Akıllı Şehirler konusunda Yardımcı Profesör olarak çalışan Boyd Cohen’in Akıllı Şehir Modeli’ne gönderme yapıyor. Bu modele göre akıllı şehirler 3 evrim geçirmiş:
“Akıllı Şehir 1.0 Modeli”, büyük çokuluslu teknoloji sağlayan şirketlerin liderliğinin baskın olduğu şehir modellerini içeriyor. İlk geliştirilen akıllı şehirler bu modelde olduğu için, akıllı şehir kavramı hep teknoloji kavramıyla eşleştirilmiş. “Oysa ki teknoloji, yaşadığımız şehirlerdeki yaşam kalitemizi artırmak için sadece bir araç” diyor Benli.
Cohen’in “Akıllı Şehir 2.0 Modeli”, teknoloji şirketlerinin değil, yerel yönetimlerin sahipliğinde yürütülen modelleri tanımlıyor. Bu model, belediyelerin, vizyoner belediye başkanları ve şehir yöneticileri ile birlikte, şehirlerinin geleceğinin ne olması gerektiğine, akıllı teknolojilerin ve inovasyonun rolünün nasıl bir rol oynayacağına karar verdikleri bir süreci içeriyor. “Bu modelde şehir yöneticileri, şehrin yaşam kalitesini artırmak için teknoloji desteğine odaklanıyorlar. Barselona, Singapur ve Rio dünyada bu modeli uygulayan güzel şehir örneklerinden” diye ekliyor Benli.
Cohen’e göre, “Akıllı Şehir 3.0” modeli ise vatandaş katılımlı bir karakteristiğe sahip. Bu modelin en başarılı örneklerinin Amsterdam ve Seul olduğunu söyleyen Benli, “Cohen’in öngörüsü, Akıllı Şehir 2.0 ve 3.0 modellerinin birleşmiş halinin, gelecek için en iyi model olacağı yönünde” diyor.
Türkiye Akıllı Şehirler Stratejisi İnisiyatifi
Bundan beş sene önce Novusens bünyesinde Akıllı Şehir Enstitüsü kurulduğunu söyleyen Benli, enstitünün, yüksek teknolojilerdeki inovasyon politikalarını ve stratejilerini geliştirdiğini, ekonomik büyümeyi artırmak için yeni fırsatlar yaratmaya odaklandığını söylüyor. Enstitü, 2014 yılında, Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) ile birlikte, akıllı şehirler konusunda çalışan tüm kurum ve kuruluşlara referans olması planlanan Türkiye Akıllı Şehirler Stratejisi İnisiyatifi’ni başlatmış. İnisiyatif’in ilk aşamasında “Türkiye Akıllı Şehirler Değerlendirme Raporu” yayınladıklarını ifade eden Berrin Benli, bu raporun, ulaşım, enerji ve su alanlarında ortaya çıkan sonuçlar ile önümüzdeki döneme dair bir yol haritası ortaya koyduğunu söylüyor. Türkiye Akıllı Şehirler Stratejisi İnisiyatifi’nin ikinci aşamasında ise, orta ölçekli şehirlere odaklanıldığını kaydeden Benli, “Şehirlerimizin, sistematik olarak, dijital dönüşüm modeliyle, akıllı şehirlere dönüşmesi için çalışmaya başladık. Çanakkale’nin ‘akıllı şehir’ vizyonuna katkı vermeyi ve akıllı şehre dönüşümünü amaçlayan ‘Aklım Fikrim Çanakkale’ projesinde birinci fazı 31 Mayıs 2017 tarihinde tamamladık. Şehirlerin, şehrin paydaşları ile birlikte geliştirdikleri akıllı şehir vizyonları olması gerekir. Bu yaklaşımı Çanakkale’ye uyguladık” diyor.
Akıllı şehir olmak için….
“Vatandaş herşeyin merkezinde olmalı” diyen Berrin Benli, akıllı şehir olmak için olmazsa olmazları şöyle sıralıyor:
- “Şehirlerin, yerel paydaşlarının üye olduğu ‘Akıllı Şehir Ortak Akıl Platformları’nın kurulması ve kurumların verilerini, veri mahremiyeti ilkeleri içinde açmaları gerekir. Maalesef hala bir kamu kurumu, diğer kamu kurumuyla bile verilerini paylaşamıyor. Ne kadar çok veri paylaşılırsa, şehir çözümleri için o kadar hızlı yol alınmış olur.”
- “Özel sektörün, kamu sektörünün, STK’ların ve akademinin işbirliği içinde çalışması akıllı şehirlerin bel kemiğini oluşturan en önemli özelliklerden biri. Kurumlar arası işbirliği yapamayan şehirlerin akıllı şehir uygulamalarının başarılı olması pek mümkün değil.”
- “Akıllı Şehirler Girişimciliği’ni çok önemli. Bu alan da gelişmeye başladı. Girişimcilerimizin, yaşadıkları şehirlerin sorunlarına yönelik çözümler üretebilmeleri için alt yapıları geliştirmeye çalışıyoruz.”
- “Akıllı Şehirler Konseyi’nin, Yaşanabilirlik, Sürdürülebilirlik ve Çalışılabilirlik olmak üzere üç başlıkta ele aldığı akıllı şehir kavramında olduğu gibi, vatandaşın herşeyin merkezinde olması gerekiyor.”
Mega şehirler, mega koridorlar
Berrin Benli, Frost&Sullivan’ın “Urbanization Trends in 2020: Mega Cities and Smart Cities Built on a Vision of Sustainability” Raporu’nun sonuçlarına dikkat çekiyor. Rapora göre; mega şehirlerde, mega bölgelerde ve mega koridorlarda artış olacak. 2025 yılında, dünya nüfusunun yüzde 60’ından fazlası şehirlerde yaşayacak. Nüfus artışı ve altyapı gelişmeleri şehirlerin sınırlarının hızlı genişlemesine, çevresindeki şehirleri de içine alarak, nüfusu on milyondan fazla mega şehirlerin oluşturmasına neden olacak. 2023 yılında, dünyada, Hindistan, Çin, Rusya ve Latin Amerika olmak üzere gelişen ekonomilerin yüzde 55’inde toplam 30 mega şehir olması bekleniyor. İki veya daha fazla sayıda, birbirine yakın olan mega şehirler, çok büyük mega bölgelerin oluşmasına neden olacak. Benli’nin altını çizdiği bir diğer eğilim de, iki veya daha fazla mega şehri veya bölgeyi birbirine bağlayan mega koridorların oluşumu. Altyapı gelişmeleri, mega şehirleri bağlayan ulaşım koridorları, bu koridorların genişlemesine neden olacak. Benli’nin verdiği bir diğer ilginç örnek de MIT Media Lab direktörlerinden Kent Larson’ın, TEDxBoston’da yaptığı “Responsive Cities” başlıklı konuşmasından. Larson, bir yandan şehirlerin gitgide büyürken, diğer yandan şehir yapılarının da buna uyum sağlaması gerektiğini söylüyor. MIT Media Lab’ın yaptığı bir çalışmaya göre önümüzdeki dönemde, sürdürülebilirlik açısından, şehirlerin 20 dakikada 1 ucundan diğer ucuna yürüyebildiğiniz ve bütün günlük ihtiyaçlarınızı bu yürüme mesafesi içinde karşılayabildiğiniz mahallelerden oluşabileceği öngörülüyor.
Kaynak